8 Mayıs 2013 Çarşamba

Kayıtlara Geçsin Hakim Bey İçim Rahat

Orta okulda bir sınıf arkadaşım ve çetesi vardı... Sondem ve çetesi diyeyim onlara. Bunlar ne hikmetse benden nefret ederdi her şeyimi inceler bir şey eksik gördüler mi anında sınıf öğretmenine şikayet ederlerdi. Ve o süslü-gıcık-burnu kafdağında öğretmen hep onları dinlerdi, onları kabullenir beni anında onca insanın içinde rencide ederdi. Anlardım, bilirdim aslında Ulviye Öğretmen'in benden tiksindiğini, benden hoşlanmadığını ve gıcık olduğunu da bilirdim. Ama bir türlü beceremezdim Onun bu davranışının nedenini anlamayı! Kadının bakışı bile "gerizekalı sen bunları nereden bileceksin, defol git yanımdan" diyordu. Ben orta okulda Bir tarih öğretmenimiz ki kendisi adaşım olur sayesinde Kendimi tanıdım. gittim kütüphanelere kitap, ansiklopedi filan okumaya başladım. Derken sırf ayıp olmasın diye, dersimize girdiği tarih ve iki başka derse, fen bilgisi ve türkçeye karşı ilgim arttı. Bu sondem ve diğerleri bunu fark edince sen önümüzde otur demeye başladılar. O zamanlar sınıf öğretmenleri sizi nereye oturtursa bir yıl orada otururdunuz. Bunlarda demişler emel bizim önümüzde otursun. Mallığıma yanayım baktım ön sıra, hem benim gözlerde allaha emanet sevine sevine oturdum. Oturmaz olaydım!!! Amaçları belli yazılılarda kopya çekecekler. ŞEREFSİZLER, HIRSIZLAR, PİSLİKLER!!!
Derken ben o sıra bitlendim. Benden önce bunlar fark etmiş hemen Ulviye Öğretmen'e şikayet ettiler o da beni bir güzel en sevdiğim öğretmen olmak üzere tüm öğretmenlerin yanında küçük düşürdü. Ne de olsa eline koz geçmişti. Artık benden tiksinmesi içinde haklı bir gerekçe çıkmıştı. Hayır şimdi olsa yapacağımı ve yapacaklarımı biliyorum ama o zamanlar saftirikler ve kezbanlar bana secde ediyor. ağlayacağım ama ağlayamıyorum, okuldan koşarak defolmak istiyorum ayıp olacak, kimseyle karşılaşmamak hatta istanbul'u terk etmek istiyorum nerdeeee o günler? Bu en sevdiğim tarih öğretmeni aldı beni kenara "bak benim kızımda da oldu, ne olacak bu kadar üzülecek vs." dedi. Emel Hoca'nın gözünden düşmediğime ve onun halen benden tiksinmediğine sevindiğim kadar çok az şeye daha sevinmişimdir ömrümde. O sıralar şans bu ya babamın bel fıtığı azdı, çalışmıyor allahım resmen sefalet. Sondem ve arkadaşlarının gözünde "pis fakir" olduğum zamanları dorukta yaşıyorum resmen derken. okul tatil oldu. Babam ameliyet oldu ve işe başladı. Okullar açılınca şansa bak ki, yurt dışında iş buldu ve gitti. Ben resmen intikamımı alıyorum. Bunların gittiği pastaneler vardı oralara gidiyorum öğle yemeklerinde, iki kırpidesi bir ayran alıp aklımca hava atıyorum. gittiğimin sekizinci günü dedikodumu yaptıklarına tanık oldum: "ya allah aşkına insan bir buçuk yılda bu kadar paraya kavuşur mu? bişeyler çeviriyor bu, her allahın günü pastaneye nasıl geliyor? Baktım ben pek mühim bir zat olmuşum muhabbetler hep üzerime. Son lokmayı mideye indirip. kasadan parayı öderken de onların bana bakışını yakalayınca yanlarına gidip, epeyce bağırarak "evet hergün pastaneye geliyorum ama modası kaçtı artık lokantada yemek yiyeceğim, annem kızıyor pastaneye gelmeme ev uzak hadi bulun nasıl geldiğimi bu da size dert olsun" dedim. Dedim ama dışarı çıkıp bir kaç adım atınca fark ettim resmen boğazım yırtılmış nasıl acıyor... Bunlar orta okuldan sonra farklı liselere gitmeme rağmen hep benimle uğraştı. ve seneler geçti.
Şimdi işi düşmüş haspamın. Benim facede gizlidir profilim ama bazı sebeplerle arkadaşlarımın arkadaşları mesaj atabilir, istek yollayabilir şeklinde düzenlemiştim. Bu şeytanın tapınaklarından Sondem bulmuş beni merhaba n'aber nasılsın diye başlayıp, hiç bir zaman yaşamadığımız salak hikayeler uydurarak hemen konuya girmiş.... o günlerin hatırına diye de not düşmüş.... Önce şununla az dalga geçeyim dedim, hazır bu aralar depresyondayım ağzıma edilmiş, bende ağzına edeyim dedim ama salaklık baki işte kıyamadım, kendime de yakıştıramadım. Mal gibi Yeşilçam filmlerinden kopan bir replikle başlayan yanıtımı gönderdim. Hangi eski gün Hadi güle güle allah versin diye de son cümleyi noktalayıp engelledim....

Malayani Konuşmalar

"Büyük insanlar malayani konuşmaları dinlememek için çok özen göstermişlerdir."

diyene de selam

Olmadı mı Olmuyor

Olmuyor işte...
Neler yapmadım, neler denemedim ki, ama bir türlü olmadı işte, olmuyor, olacağına dair ipucuda vermiyor. Güllerin dallarına dilek asmalar, gül ağacı dibine kağıt gömmeler, kışın ortasında sırf Nuray Sayarı yazdı diye zeytin ağacı ekler, şans kolyeleri, vakıa süreleri, inernette ne kadar dilek duası dolanıyorsa hepsini ezberlemeler, her gün en az bir kez sirkeli suyla gusül etmeler, ay vakitleri, güneş vakitleri, çıplak ayakla bilmem ne kadar suyun üzerinde yürümeler... Liste uzun anacım olmuyor işte.... Hayır secret hatmedileli, türevleri kazınalı ömür oldu halen bir şey olmadı.. Hani derler ya birşey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için ya da hayırlı olmadığı içindir diye. Artık buna da inanmamaya başlıyorum. O kadar yalvarıyorum ki bir kıvılcım bir ışık diye ama yine olmuyor. Merak ediyorum bu hayırlı olan şey ne ki böyle inat etti olmuyor battıkça batıyor, vurdukça dibi deliyorum çok merak ediyorum inan.
Bir de öyle sinir oluyorum ki, hayırlısı diyenlere, ne bileyim iki kitap okuyup dünyayı kurtarmış edasıyla akıl vermeye kalkanlara. Kardeşim çukurun içinde birlikte boğulmuyorsak nereden bileceksin ne yaşadığımı?

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Spoiler

Mevzu basit spoiler. Malümdür ki İngilizceden türkçeye geçmiş olan bir kelime kendisi. Hani bu kadarını hepimiz anladık emme nedir, ne değildir, yenir mi içilir mi neler spoiler olur neler olmaz merak konumdur kendisi... İyi de manası ne bunun diyip diyip iki de bir sözlüklere filan baktığım doğrudur.
Spoiler: Bir eserin konusu veya detayları hakkında bilgi veren; eser okunmadan, dinlenmeden veya izlenmeden önce öğrenilmesi durumunda alıcının eser ile ilgili düşüncelerini veya alacağı hazzı etkileyebilecek açıklama veya ipucu. Spoiler, "bir şeyin değerini veya miktarını azaltan ya da tamamen yok eden" anlamında yakın dönemde Türkçeye yerleşmiş İngilizce kökenli bir sözcüktür. şeklinde tanımlamış bir hayırsever arkadaşımız vikipedia'da
İyi de ben neden taktım? Şimdi efendim meşhur Hikayeyi bilirsiniz hani katilin uşak olduğu muhabbet. Sen gidip birine desen "he o mu ben okudum katil uşakmış" seni oracıkta gırtlaklar. Ama ben cinsim filan ya acayip merak ediyorum. La bu gariban ne diye öldürdü, derdi neydi, kızını mı hamile bıraktılar, derdi neydi, peki neyle-nerede-nasıl öldürdüm??? Ohoo sorular artar. Bende bi merak bi merak. Keza filmlerde de öyledir. La tamam anladık katil "O" ama nasıl öldürüyor, oyunculuğu nasıl veriyor, yönetmen nasıl bir çekimle yakalıyor, senaristin derdi ne? La merak edilmez mi şimdi bu? Oğlum sırf katili merak ettiğin için kitap okunur mu, film seyredilir mi, madem öyle ne demeye millet dizilerin kitaplarını kapışa kapışa bi hal oluyor? Şimdi hiç öyle birbirimizi kandırmayalım bal gibi seviyon işte öğrenmeye he derdin benimle aynı olmaya bilir kabulüm ama madem sevmiyon ne demeye gidip dizi sitelerinde yazılanları okuyup okuyup en sonunda da "spoiler vermeyinnnnn" yazıveriyon? ne demeye gidip koşa koşa kitap alıveriyooonnnnn?
Havan kime bacım havan kime?
Arkadaşım olan ve benden ala olmasın kezban bi arkadaş var. Hatunun yanında mümkünatı yok film veya dizi seyredemezsin. Başlar yorumlara "lan bi sus, o çenen kıçına girsin de her ağzını açtığında gaz çıkar taa öte
köyden duyulsun" diyesim gelir. Susuveririm. Bir gün fark ettim haspa kitaplar içinde aynı haltı yiyor. Sana anlattırıyor anlattırıyor sonra millete satıyor. Mal millette inanıyor. En son Bizim alanda önemli birinin kitabını anlattım buna ama gıcıklığına dört ve beşinci bölümü yanlış anlattım. Allahım ne olur benim yanımdayken başkasına satmaya kalksın bende bi tarafımla güleyim. Amin... Derken misal bazı filmler var ya onların kitaplarını almış anam tövbe ki okumayacak ben okumuştum diyecek. arka kapağı okuyup karşısında ki mallara sıkanlar var ya aynı öyle yapacak işte orada okuyacak. Artık kim bilir hangi zavallı ile film seyrederken beyninin içne edecek. he dedikleri çıkmadığında da e tabii kitap baka film başka diyecek. Ağzıma ediyim onu da benden duydu. "Seyretmek başka okumak başka misal Kırmızı Pazartesi" dedimdi hay bu dilimi eşek arıları sokaydı da demez olaydım. Lan bari bana satma şunu be!
He bu arada başalarda da dediğim üzere itina ile spoiler alınır, okunur, dinlenir... derdim katil değil zira!!!

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Ne Zaman Gülsem Ağladım, Ne Zaman Ağlasam Güldüm

Ne zaman güzel şeyler yaşasam, az rahata erip şükretsem ağır bedeller öderim...
Ve ne zaman kangren olsa için dışım, böyle nefessiz kalsam, karanlığa boğulsa her yer bir yerden minik ışıklar görünüveriyor...
Uzun zamandır bedel ödeme aşamasındayım... Bilmiyorum ne zaman, nerede, nasıl, neyle, niçin ve kiminle gelecek ışık ama şu salak saçma debdebenin içinde bile minik bir rahatlık var içimde...Ha evet kangren olmuş gibi organlarım, nefes alamıyorum, uzuvlarım görevlerinin farkında değil ama saçma bi rahatlık var... (Lütfen bunu "Umut" sanma değil inanmıyorum ve inanmak istemiyorum çünkü dedim ya eskiden sevmiyorum umut olayını).
Ağlarken gülmek heyecanlı, şaşırtıcı ama gülerken ağlamaya başlamak... Allah düşmanımın başına vermesin