6 Nisan 2014 Pazar

Reyhan'a Bir Garip Doğum Günü Kutlaması

Hiç sevmediğin yerler yaratıveriyor işte bazen "en sevdiklerini".... Hoş o zamanlar sevmediğim bir yer değildi Kızılbasforum ne var ki uzun da sürmedi kızgınlıklarımın, kırgınlarımın, şüphe ve kıskançlıklarımın gelip baş köşeye oturuvermesi... Ve ilk kavgamı da yine seninle ilk tanıştığım gün yapmıştım aslında...
Ahhh ne güzeldir bazen kavgalar!!! 1 şubat gününü hiç unutamadım biliyor musun? unutmaya da çabalamadım ayrı mesele. Velhasıl sen sürpriz olmuştun o gün benim için...
Severim soğuk ve puslu Kadıköy günlerini.
 Havada ki kuşlardan daha özgür, en edepsiz şairden daha küfürbaz, en haylaz çocuktan daha yaratıcı, en ağlak fahişeden daha hüzünbaz resimler çizebilirim böyle günlerde.... Ve üstüne tam da böyle bir günümde kıskançlığımın Everest semalarında gezintide olduğu bir günde senin var olman ve diğerlerinin buna katık olması hiç bir şeyi değiştirmemişti itiraf etmeliyim. Seni ve Can'ı oradan alıp Kadıköy Meydanı'nda taksiye bindirirken hiç ummuyordum benim için kıymetli olacağını, komşun olacağını, senin yatağında uyuyacağımı, bayram günü nişanlınla Alamut'ta kavga ederken şarapla kokan nefesimi temizlemek için "bol sarımsaklı" işkembe çorbası içip annen ve babanın karşısına çıkıp el öpeceğimi, gecenin sabahında canım baba"M"ızın sen kızımsın diyeceğini, yine bir başka bayram günü yaşlı bir kadın sandığımız karşı komşumla
bayramlaşmaya gittiğimizde batan sakalları sonucu gerçeği anlayıp suratımızın alacağı ifadeyi... ve gün gelip sana ve o gün o puslu bulutların altında Müjdat Gezen Sanat Merkezi salonunda bulunan bir kaç kişiye ne denli ön yargılı davrandığımı unutmaya çalışsam da hep bir yanımdan riyakarlığımı sesleneceğinizi....
Kan kampayaları, çıkarılan kitaplar, imza günleri, ekilen fidanlıklar, engelliler için yapılan çalışmalar, köy okulları kampanyaları, senin bende ete kemiğe bürünmeden önce senden habersiz biraz da kıskançlıkla tanıdığım senden radyoda yaptığım istekler, piknikler, savaşlar-barışlar, yemekler, davetler, hüzünler, sevinçler, şaşkınlıklar, senin bana yumurta "kızartma" teknikleri hocalığın, Eminönü alışverişlerimizde ani gelen yağmurla ıslanmalar, onlar bunlar şunlar..... Kısacık zamanlara ne çok sığdırdıklarımız vardı oysa....
Şimdi biri gelip bana söylese bunları yahut çektiği filmimizi seyrettirse en çok kendime sorarım herhalde ve kendime sorularımı bir ayıp gibi saklarım....
Seninle ilgili üç vicdan azabım var bilirsin... Biri malum kutlama gecesi, biri senin İzmir'de ki düğünün, biri de benim nikahım. Tüm bunlara rağmen hiç bir zaman bana bir şey belli etmediğin için sana minnet borçlu olsam da vicdani ağırlığımı artırmış ve bende seni daha da büyütmüştür bu.
Bilmiyorum Kuzucuğum neden böyleyim ama inan içimden hiç doğum günleri kutlamaları gelmez aslında... Sanki ihanet ediyormuşum yahut ne bileyim işte riyakarlık ediyormuşum gibi gelir bana ne var ki bu gün sadece seninle olmayı çok isterdim... Ve seninle hiç konuşmadan zaman makinasındaymışcasına semada dolanmak.....Bu gün belki bir battaniyenin altında, bir kadeh şarapla NoteBook seyretmek bile heyecanlandırıyor da nedense film bittikten sonra zaman dursun istiyorum. Çünkü her bi şeyi maharetcesine bildiğimizi sanan bizler aslında hiç bi halt bilmediğimizi o kısacık zaman diliminde öğrendik...
Koca yaralarımıza minik yarabantları olabilmeyi umarım başarırız bundan sonra ki yaşamımızda da kim bilir belki de aslolan budur doymak bilmez egolardan kurtulduğunda insanlık....
Biliyor musun dönüm noktalarımdan birisin... Ve hep tanıdığım tanıştığıma çok sevindiğim güçlü, akıllı, iradeli, merhametli o farklı kadının güzel insanlarla birlikte güzel bir yaşam sürmesini istiyorum tüm kalbimle... Belki de bunlardan sebep ilkbahar değilde ben hep şubat kadını olarak bellemişimdir seni.
Ne olursa olsun nerede ve nasıl olursa olsun etrafında olmasam da bilmeni isterim; dualarımdasınız, içimde,
ruhumda düşüncelerimdesiniz...
İyi ki doğdun güzel kadın
İyi ki varsın güzel kadın
İyi ki tanıdım seni güzel kadın
İyi ki seninle notebook seyrettim güzel kadın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder