Ben hiç tiyatroya gitmedim hep tiyatrolar bize geldi.
İstanbul'un İstanbul'dan uzak bir köyünde yaşıyorduk. Kızlar tek başına 20 kilometre öteye bile gidemezdi en azından bizim yaşımızdakiler. Bu sebeple ara ara okula, sahilin karşısında ki düğün salonu görünümlü tam olarak ne olduğunu halen bilemediğimiz yere veya daha sonraları kültür merkezi niyetine kurulan yahut adından dolayı bize öyle gelen binaya tiyatro oyunları gelmiş ve gidip seyretmişliğimiz vardır. Böylece tiyatro ile tanışmışızdır. Ama en çok, lisedeyken sosyal bilimler bölümünde okumam tiyatro metinleri, daha doğrusu tiyatro ile ilgili bilgiye sahip olmamı sağlamıştır.
Zaman geçti, büyüdüm yahut büyüdüğümü sandım, köprüler gördüm ve köprülerin altından nice suların aktığına tanıklık ettim. Evden uçunca kuş misali, oyunlara filmlere gitmeye başladım hatta öyle ki ilk başlarda kendimi pek önemli bir şahsiyet gibi hissederdim o tiyatro salonlarında. O dönem İstanbul'da yaşıyor olmanın kendimce en iyi nimetlerinden faydalandım yani. E tabi o zamanlar çalışıyoruz ya hafta sonu sinemaymış, konsermiş tiyatroymuş nereye olursa olsun gitmek kolay. Özel tiyatro, şehir tiyatrosu fark etmiyor. Fark ettiğimde zaten işi bırakıp okula başladığım zamanlardı ki, bunda en büyük paya sahip kişi drama hocam sevgili Burcu Salihoğlu'nun "dayatma" ile de olsa emeği büyüktür. Dayatma diyorum zira, kıskanç ve açgözlü akrabalara rağmen işten çıkıp daha doğrusu işsiz kalıp vakıf üniversitesine gitme aptallığında bulunmuşum. Ev kirası, faturalar ay sonu ödenmesi gereken okulun taksitleri....
Böyle bir dönemde yani beş kuruşsuz olduğum bir dönemde Burcu Hoca ödev verdi ama şart koştu illede şehir tiyatrosuna gideceksiniz diye... Oyunu seyredip notlar alacak değerlendirme vb yapacak sonrada bizde bıraktığı bir nevi subjektir değerlendirmeyi yapacaktık. Ödev güzeldi güzel olmasına da arkadaş bende yol parası bile yoktu. Neyse ki, şansım açıldı bir şekilde oyuna gittim. İlk başta hocanın arkasından konuşmuştuk bazı arkadaşlar özel tiyatrolara gidiyorlardı ve seyrettikleri o oyunlardan birini ödev olarak sunmak istiyordu, kimi de benimle benzer durumdaydı tabii biz sesimizi çıkarmıyorduk. aramızdan birinin tecavüz kaçınılmazsa dediğini hatırlıyorum. (bu arada bu cümlenin manasını halen daha çözemedim hangi tecavüzcü coşkun zihniyetli üretti hadi üretilmiş kadınlar ne demeye kullanıyor anlamıyorum) ortak fikrimiz hocaya çamur atmak oldu: tabii kendisi şehir tiyatrolarında oynamış ya torpil yapıyor!!! Hay zihniyetime, daha da hay olur olmadık açılan çenemin o gün mal gibi kapanmasına küseyim öylece baktım konuşmalara. Aman efendim neyse öyle ya da böyle gittimdi hatta o oyun Kırmızı Pazartesi idi. O günden sonra şehir tiyatroları bi büyüdü, bi kutsandı gönlümde ve zihnimde anlatamam. gerçi sonradan Okan Bayülgen kanal d'de iken programına telefonla bağlanıp böyle benim gibi atıp tutan birine kızmıştı: "sen hiç öğrenciyim param yok oyunu seyretmeye geldim dedinde özel tiyatronun kapısından kovuldun mu?" diye. böylece kıt kanaat oyun çıkarmaya çalışan özel tiyatrolarında zaman zaman tölerans gösterebildiğini öğrenmiş oldumdu. Bu arada bunu öğrendiğimde yaşım 26 veya 27 idi. Kendimden utanayım mı, kızayım mı, şu anki halimi riyakarlık olarak mı değerlendireyim bilmiyorum. Ama ben bu gerçeği bir kaç yıl önce öğrendim. İşte o Kırmızı Pazartesi miladım oldu diyebilirim. O günden sonra da daha önce Sen Riyakar Seyirci Ben Hırsız başlığı altında yazdığım gibi pek çok yolu kullanarak oyunlara gittim. Ve şimdi birileri çıktı daldan düşer gibi, git gardaş diyor sanata, sanatçıya ve seyirciye...
Ha şimdi bana diyeceksin ki ne güzel gidiyorsun işte neyine laf ediyorsun?
Evet laf ediyorum zira önüme gelen oyuna gitme hakkım olsada insanların emeğine tecavüz etme hakkım yok!!!
Evet laf ediyorum zira özel tiyatroların önüne gelen parasız öğrenciye buyur gel deme gibi bir lüksü yok!!!
Evet laf ediyorum zira bu özel tiyatro şehir tiyatrosu düellosu değil!!!
Evet laf ediyorum zira biz bir halk kültüründen bahsediyoruz!!!
Evet laf ediyorum zira sanattan yoksun bir halk kendinden de yoksundur!!!
Evet laf ediyorum zira şu an Sinop'ta yaşıyorum 29 yıl sonra İstanbul dışında yaşamak farklı kültürel değerlerin ulaşılabilirliğinin değerini insanın suratına yumruk atarak öğretiyor!!!
Evet laf ediyorum zira halen işsiz bir öğrenciyim!!!
Evet laf ediyorum zira sanatçıya "sen kim oluyorsun" diyen bir ahlaki zihniyete sahip değilim!!!
Evet laf ediyorum zira apolitiğim. sanatın siyasetçinin kötü kullanım için hazırlanmış malzemesi olamayacak kadar değerli olduğunu inanıyorum!!!
Evet laf ediyorum zira bu ülkede tiyatro sahnesine çıkabilmek için ailesince reddedilmiş bir kadının yaşamış olduğunu biliyorum!!!
Evet laf ediyorum zira tiyatro seyretmeye hakkım olduğunu biliyorum!!!
Evet laf ediyorum zira tiyatro seyretme hakkımın elimden alınmasına tahammül edemiyorum!!!
Evet laf ediyorum zira ben SEYİRCİYİM
Evet laf ediyorum zira........
Daha bir çok neden yüzünden laf ediyorum. cebimdeki 12 lira özel tiyatroya yetmediği ve kendime acıyarak salından çıkmak zorunda kaldığım için laf ediyorum. ve bunun için özel tiyatrolara kızmanın manasızlığını ve mantıksızlığını bildiğim için laf ediyorum!!!
Özür dilerim şu an çok üzgünüm, çok çaresiz ve çok öfkeliyim çünkü, sanki bedenimden çocuğumu koparıyorlar o kadar kanatıyor o kadar hırpalıyor o kadar üzüyorlar... Ben bu satırları yazarken bir saattir tarih 1 mayıs'ı gösteriyor bu sebeple
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder