27 Nisan 2012 Cuma

Gitmeleri Düşündüm Sonra

Her gelen gitti öyle ya da böyle
Her gelenden gittim öyle ya da böyle
Ama görünen o ki çok fazla izin verdim gitmelere hem de gelmelerden daha çok... Daha salakça ve fütursuzca... Besmelesiz bir kapı çarpma yaşadı her seferinde zihnim kendiliğinden ve en başta sonra yaptı bedenim tüm hoyratlığıyla eylemlerini. Öyle bomboş öyle dangalak öyle abuk ve bir hepsinin toplamı kadar hızlı, atik kırıcı...

Gidenleri düşündüm az evvel, kayıpları, sormadan, izin almadan, bir çırpıda aniden yaşamımdan gidenleri. Ve zaten gidecekleri daha ilk merhabada aleni belli olanları. Bedenim yanındayken ruhumun - zihnimin dünyanın her bi yanını devr-i alem ettiklerini ve daha nicelerini.... İlk ayrılığı sanırım 4 yaşında yaşamıştım. 14-15 yaşlarında osman'ın annesi ölmüştü. Havanın rengi griydi ve çok rüzgarlı bir gündü neyin nesiyse ortalık inanılmaz sessizdi diye hatırlıyorum bu gün kimse yokmuş lan cenazede bunların kimsesi o zamanlarda mı yoktu dediğim cenazenin kalabalığını hatırlıyorum bir de Osman'nın tek başına o meşhur gri ceketle yolda yürürken annemle karşılaşmamızı. Annem gel bize gidelim demişti hiç ses etmedi boynunu yere eğdi yürüdü.Ogünden sonra hep gri bir ceketle yürüdü durmadan yürüdü. Bıyıkları ve sakalı oldu. güneş yanığı bir teni kilosu ve boyu oldu gri ceketi darlaştı günün birinde ceketini değiştirdi ama hep yürüdü son 6-7 yıldır hiç görmedim söylentiye göre karlı bir gün belediye görevlileri götürmüş. Nereye kime kimsenin haberi yok. Böyle bir kalabalığı annemin dayısı öldüğünde gördüm. karlı bir gündü Samsun'a götürmüşlerdi bizi teyzem ve yengemle bırakıp... Sonra yengemin babasını, komşunun annesi, arkadaşımın abisini, arkadaşımı. tek başlarına gördüğüm insanları bir avuç insan yolcu ediyordu hep. her ölüm her ölen anne ve duyduğum bebek ölümleri beni annemden ve babamdan uzaklaştırdı. Diğerlerine yani annesi ve babası olmayanlara haksızlık ettiğim düşüncesi anne ve babadan uzak kalınca azalıyor sanırdım. Lisedeyken bir arkadaşım oldu annesi ölmüştü benden başka bilen yoktu. Oyılın anneler günü kızın o halini görünce ilk kez söz verdim bir daha anneler günü kutlamayacağım diye halende kutlamam.

arkadaşlar, sevgililer, dostlar, komşular kimler girmedi ki ucundan bucağından kaç kişi doldurmadı ki zihnimi kimbilir kaç kişinin zihnini meşgul ettim. Sanırım en çok eşyalarla konuştum her taşındığım evde eski duvarlara, fayanslara ihanet ettiğimi hissettim özür diledim garip bir şizofrenlikle kiminde duvarın boyası, kiminde kalebodurun rengi kiminde evin tamamının arkadaşı sırdaşı oluverdim. her ayrılışımda son kez kapıya gelip içimden vedalaştım aynı şizofren salaklıkla...

Her ayrılık, her ölüm, her taşınma yeni kararlar verdirdi. eski k0omşulara, eski tanıdıklara, eski arkadaşlara, eski öğretmenlere daha vefalı davranma kararları... Yeni komşuların, yeni tanıdıkların, yeni arkadaşların, yeni öğretmenlerin yeni ne varsa yani hepsinin, kıymetini daha iyi bilmeyi, hepsinde ve hepimizde yeni evrakalar yaratmayı, her insanın bir evren olduğu gerçeğinden faydalanmayı öğretti. Bu öğrenişler hep sona yakınken- yaklaşmışken oluverdi. Ayrılık gelip çetmışken arttı da arttı şu zıkkımın dibi hissler ve kararlar yeni yerlere yeni insanlara alışmak yeni evrenler yaratmak hep başka baharlara kaldı. ya da başka baharlar gizli özne oluverdi.

Aman ne bileyim işte bunları düşünüyorum ya acaba diyorum yine mi bir gitmeler kapıda? var var birşeylere zil çalıyor sanki ya dur hadi hayırlısı...

Güle güle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder