22 Mart 2016 Salı

Tembellik Hakkımı Kullanamadığım Bir Tatil Günü Daha

Ben ne zaman tatil günlerimi tembellik ederek, sıradan günlük işler yaparak geçireceğimi gerçekten merak ediyorum.
Evlendiğimiz ilk yıl çok güzeldi. Sanki çok dersim varmış gibi işlerimi ve ödevlerimi hafta sonlarına bırakırdım ama hepsinide yapardım hani.
O sene the walking dead, the big bang teory ve black mirror ile okan'ı seyrederdim. Sen bana çokokrem alırdın kaşıkla yerdim. O zamanlar ödevlerimde yardım ederdin. Zaten hep ödevlerimde yardım ettin. Bazen diyorum ya sen aynı anda radyo televizyon, çocuk gelişimi ve okul öncesi öğretmenliği okudun. Cidden öyle...
Çok özledim senli huzurlu, sohbetli günlerimizi. Ben yine o günlere dönsen yine dengesizlikler etsem ve bol bol sohbet etsek. Sahi sen nasıl bu kadar sabırlısın?
Şu an sabah haberleri var. Kahve ve sigara içiyorum bir yandan sana yazıyorum. Sütü kaynatıp mayaladıktan sonra betül'e gitmek istiyorum ama sanırım yapmayacağım. Ortalığı bari toplasam iyiydi. Neyseki yemek var. Öğrenciden gelince ikimiz yesek. Ben hiçbir şeyden korkmasam. Sonra çay içerek sohbet etsek. Biliyorum bunların hepsini benimle yaparsın sen. Ama bende bir tuhaflık var hep kırık, hep eksik, hep yamuk.
İyi ki sen varsın BİDENEM

21 Mart 2016 Pazartesi

Dayanılmaz Tatil Günleri

İki kıştır pazartesi salı günleri tatil yapıyorum. Bir tür jetlak yaşasam da iki gün üst üste hele hafta içi izin yapıyor olmayı çok seviyorum. Kitap okumak, televizyonda inatla iyi bir program aramak, yemek yapmak, temizlik gibi günlük, sıradan işleri bile senin odanın içinde olduğunu biliyor olarak yapmak hem huzur, hem güven verdi hep. Tıpkı bu gün gibi....
Tembelliğe saygı duyarak çalışkan ama en önemlisi senli tatillere canımın içi

20 Mart 2016 Pazar

Senli Sayfalar Biriktirdim

Dört yıl önce bu gün günlerden perşembeydi. Okulda ateş yakmıştık sonra eve gelmiş sana anlatmıştım olanları. Ne güzel dinlemiştin, ne güzel yorumlar yapmıştın ve ne güzel sohbet etmiştik ardından. O vakitler geç yatardım ben seninle film seyretmek, sohbet etmek, çay muhabbeti etmek çok hoşuma giderdi. O zamanlar tek sevmediğin şey sohbetin en koyu anında gecenin bi vakti gelen telefonlardı.
Ertesi yıl yani 2013 yılında ise ben bu gün o aşırı rüzgarda yatmış doctor who seyrediyordum. Yine ara ara yanına geliyor seninle çay ve sigara içiyor senin seyrettiğin kanalı görüyor, reklam çıkınca yanındaki kumandayı alıp zaping yapıyordum. Ardından kalkıp yatağa gidiyordum. Ve sen her seferinde alaycı bir gülümseme ile beni yatırıyor, öpüyor ve yorganımı düzeltiyordun. Ben yatıyor olmama gülüyorsun sanırdım. Meğer her akşam tekrarladığım yataktan kalkıp, sigara yakıp, çayı doldurup, yanına oturduktan sonra kumandayı alıp hiç seyretmeyeceğim bir kanalı açıp kumandayı koltukta bırakmama gülüyormuşsun. Bunu bile bi akşam aynı ritüeli gerçekleştirirken kahkaha atarak söylemiştin. Ne kadar anlayışlı, ne kadar pozitif bir insansın sen! Benim gibi tuhaf birine bile nasıl böyle yaklaşabiliyorsun...
2014 yılında ise bu gün down sendromlar günü yürüyüşüne katılmıştım. Biz hep ötekilerin yanında olduk. Akşam yine bu günü konuşmuştuk seninle.
İlginç çok ilginç. Geçen yıl bu gün ne yaptığımı hiç hatırlamıyorum. Eminim derslere girdim, yoğun bir gündü lakin sonra ne oldu hiç bilmiyorum. Ders bitince eve gelmişimdir. Kafamda bi yığın planla. Seninle yemek yemişizdir ve çay sigara içip yatmışımdır. Ama hiç biri net değil. Neden unuttum bilmiyorum.
Ve bu gün. Bu gün içimde göğsümde yumruk kadar bir demir kütle ile uyandım. Bir süredir böyleyim. Bu gün izinliyim. Tek planım seninle dolu dolu bir gün geçirmek. Ömrümüzün son günü, son günümüzün ilk günü gibi... hep senle kalmak gibi, hiç senle kalmamış gibi. Yemin etmek gibi ikimize, kalmak gibi bize...

13 Mart 2016 Pazar

Yokken Sen

Eve yeni geldim. Eskiden olsa pazar günü çalıştıktan sonra bir yığın plan yaparak koşa koşa eve gelirdim. Evde sen olurdun. Bana kapıyı açardın. Gülümseyerek hoşgeldin ömrümün gülü derdin. Ben mutlak bi sakarlık yapardım ve eve girerdim. Sen eve gelmeme yakın soba yakmış olurdun, sıcacık odaya girerdim ve kaynattığın su ile kahve yapıp sigara yakarak oturur içerdim. Ve oturduğum yerde çivilenir kalırdım. Planlarımı pazartesiye ertelemenin ilk anıydı bu. Ah ne anlayışlı ne iyi bir adam diye geçirirdim içimden. Sonra iki muhabbet ederdik ve senin seyrettiğin bir program ya da diziye ara ara gözlerimiz giderdi. Yemek yerdik. Ah ne güzeldi senle yemek yemek... sen beni ne kadar sevdiğini belli ederdin ben bi şey yapamazdım. Ama ölürdüm sana. Hep dua ederdim senle kalmak için. Nazardan korktuğumdan hiçbir yerde paylaşmazdım fotoğrafımızı.
Şimdi evdeyim. İkimizinde hiç bilmediği bir yerde görüntüsü güzel ama bence kendisi ruhsuz, aptal bir odada. Sen yoksun, biz yokuz BİDANAM seni nasıl seviyorum bi bilsen ben bi kanıtlayabilsem dağlar yakılırdı hüznünden. Canımın içi allah bize bu ayrılığı son kez yaşatsın inşallah. Seni çok çok çok seviyorum