4 Nisan 2012 Çarşamba

Taksitgen Yaşamlar

Geçenlerde bir beyaz eşya mağazasına gittim öyle saf saf eşyalara bakarken nereden aklıma geldiyse kredi kartı kullanmayanlara da taksit yapıyor musunuz? diyiverdim. Adam suratıma manasızca baktıktan birkaç saniye sonra "yok abla sadece kredi kartı" dedi. nereye gitsem sigaraya bile bilmem ne kadar taksit yapacakları potansiyelini hunharca sergileyen esnaf milleti birazda kendilerini garantiye almak için olsa gerek kredi kartın yoksa nefes alman günahtır diyip bir de cama tabelasını asacak o derece yani!!! gıcıklık o ya bu ara sırf bu sebeple kuruyemişçiye bile gitsem kendisine sahip olmadığım halde kart muhabbetine girmeye başladım.

bu hadisenin akabinde Dünya Tiyatrolar Günü münasebetiyle Nedim Saban'ın kendi bloğunda ki yazısına takıldı gözüm; 12 Taksitte Tiyatro Günü Yazısı ... yazıyı okudukça papatya tarlasında kırmızı gelincik bulmuş gibi oluyordum zira, bu kadar olur, cuk oturdu gibi kelamlar ettiğimin farkındaydım.

Aslında demem o ki; yediğimiz yiyecekler, içtiğimiz içecekler, kullandığımız eşyalar, kıyafetler, arabamızda ki benzin o-bu-şu ne varsa yaşamda yaşama dair öyle ya da en az bir adet kart yüzü görmüş dahası kart vesilesi ile sahip olunmuş aslına bakarsan kartsız bir hiç olan ve kartın borcu ay sonu bankaya ödenmeden asla senin olmayan belkide çoktan sindirim sistemine devrettiğin ne varsa hiçbiri senin değil!!! Senin olmayan ve üstüne üstlük yıl sonu bilmem ne kadar "kart parası" ödediğin o dikdörtgene ait.

bir kredi kartına taksit klasiği
2008'den beri kart kullanmıyorum. 2008'den beri cüzdanımda lidyalılar eseri olmadan ekmek dahi alamıyorum. Pek hoşlanmadığım ve ölümüne bir korkuya sebep olan taksitlendirme işlemini nadiren olsa yapmışlığım vardır. O dönemlerde senet imzalardık hatta senete bile gerek duymayan yerler vardı. Mobilya, beyaz eşya gibi gereçler böylece temin edilmiş olurdu. Senin "sana ait olmayan paranın" limiti sorgulanmazdı, bunun karşılığında senden güvenlik gerekçesiyle şifre yahut imza isteyen olmazdı. hatta bazen sadece sözün kafi gelirdi. Ha tamam zaman değişti, gereksiz bir eskiye özlemin hatta yaşamı zorlaştıran durumların anılmasına gerek yok amenna... gelgör ki Sen gidip markete sigarayı bile o salak küçük dikdörtgenle, bilmem ne kadar takside alıyorsan hatta o sigaraya ulaşma imkanın bazen sırf bu yöntem oluyorsa o zaman ciddi bir değişim var demektir.

Taksitle Kiralık Yaşamlar

Seviyoruz, aşık oluyoruz, tapıyoruz... Yahut hiçbir şey yapmıyoruz. Yalnızca medet umuyoruz, ölümüne kıskanıyoruz, cebelleşiyoruz özeniyoruz.... onu ediyoruz bunu ediyoruz. Birşeyleri doyurmaya çalışıyoruz da neyi doyurma derdine düştüğümüzü bilmiyoruz.
Sevgiliye, taksitle bir buket çiçek
Anneye-babaya, taksitle bir çorap
Arkadaşa, taksitle bir hamburger
Değer verdiklerimize, taksitle minik bir hediye
Evlenmek, taksitle
Ayrılmak, taksitle
Çocuğumuza, taksitle bayramlık, okul üniforması
Evimiz taksit, evin içindekiler taksit
Okuduğumuz kitap, tasit
ayağındaki çorap, kıçındaki don taksit
Faturalar bile taksit
Yediğimiz yemek taksit, yanında su bile taksit
Arabana benzin taksit
Doğduğunda hastane masrafı taksit, öldüğünde toprak taksit
Kısaca güzel insan, geçti o bedava yaşıyoruz devirleri... Devir taksit devri. Haa o da kredi kartın varsa.... Okartı uzat bilmem ne kadar taksite böldür, ay sonu ekstreyi elin titreyerek incele, önceleri bankanın "kıymetli" müşterisi ol, birkaç ay ödeme "sayın" müşteri kıvamına gel hatta dava dava mahkemelerde sürün ve akabinde "bu yaşam benim" De.. Afedersin sen hangi yaşamdan bahsediyorsun? Yaşamının olduğuna inancın nereden geliyor? bu güvenin sebebi ne? Sen aldığın donun bile parasının bilmem kaçıncı taksidini ıkına ıkına ay sonu ancak ödeyebilirken gerçekten bir yaşamın olduğunu mu sanıyorsun?


2 yorum:

  1. En kuzeyin bana kazandırdığı nadir insan..
    Nasıl bir kafa var sende.. hayat bana seni hediye ettiği için şanslıyım.İyiki varsın.Demem o ki.
    Yaz anason yaz

    YanıtlaSil