30 Nisan 2013 Salı

Lisans Tamamlamaymış

23 Nisan'da, sanki olacakları sezmişim gibi kalbim acıyarak uyandım. Yahu düşünüyorum, düşünüyorum bir türlü bulamıyorum. Kötü bir rüya mı gördüm: yok, akşam birşeye canım sıkılarak mı yattım: yok, bir ödev filan mı vardı yetiştirilecek ama benim hatırlamadığım: yok.... Ne abi ne? böyle mal gibiyim. organlarım acıyor, sol tarafım almış başını gidiyor, geberiyorum daha karga günaydın demeden?
Kalktım kahveyi elime alıp, sigarayı yaktım elimde kumanda zaplıyorum allah zaplıyorum. Sigara bitti kahve zaten allaha emanet derken ikinci kahve suyunu koyup bilgisayarı açtım. Anasını satıyım sanki eskiden bilgisayar vardı, anamın karnından elimde bilgisayrla doğdum. Nereden akıl ettimse ikinci kahve sigaramızı internetten gazeteleri tarayarak okumaya devam ettim. Bu ara facebook'a gireceğim tuttu. Lan mal ne etmeye giriyorsun eskiden face mi vardı forumlar vardı ne bilem mynet vardı falan filan... facebook'u açmamla içime
içime 7-8 kutu kezzabın dökülmesi bir oldu... Meğer bizim Milli Eğitim boş durmamış okullara yazı yollamış. Neymiş efendim lisans mezunu olmayan öğretmenler için uzaktan eğitimle lisans tamamlama açacaklarmış da, okullarda çalışan lisans mezunu olmayan öğretmenler dilekçe yazıp ilçe milli eğitime başvuru yapacakmış....
Durdum sadece durdum... Nefes alamadım ya da nefes aldım ama ben hatırlayamıyorum, ciğerlerime yeterince nefes gitmedi... öyle mal mal monitöre baktım. bedenim dondu. Bedenim dondu ama içim nasıl yanıyor, nasıl kanlar fışkırıyor anlatamam. Başım dönmeye başladı, yutkunamadım. Bilgisayarı kucağımdan koltuğa bıraktım. Kumandayı masadan almak için masaya gitmeye çalıştım. Ama filmlerdeki hamile kalmış kadınlar gibi oda gözümün önünde geldi gitti, genişledi daraldı, böyle ayak bileklerimle el bileklerimden başlayan garip bi karıncalanma mı diyeyim, uyuşma mı bilmiyorum vücudumun ortasına doğru gelmeye başladı. Allahım ya yürüyemiyorum, kustum kusacağım, başım dönüyor farkındayım ama hareket edemiyorum, geçtim onu sesimi çıkaramıyorum. Neyse uzun sürmedi biraz sonra nasıl olduysa tuvalete girip kustum da rahatladım... Odaya girdim hemen inatla kanalları dolaşıyorum, bilgisayara bakamıyorum bile sanki oradan uzaydan gelmiş canavarlar var da böyle şeytan olmuşlar içine çekecek beni bilgisayar gibi geliyor. bi ucube bi öcü bi karabasan gibi bişey işte cihaz o sırada... derken kumanda elimde yukarı yukarı giderken müzik kanallarına gelmişim. hangi şarkı çıkmışsa başladım anıra anıra nefes bile almadan ağlamaya halen ağlıyorum ara ara... Kaç gün oldu dedim yalandır. Yok anam değilmiş....
Yazık oldu geçen yıllarıma, yazık oldu verdiğim emeğe, yazık oldu işsiz güçsüz, beş kuruşsuz elin eline baktığım günlere, haram zehir zıkkım olsun

29 Nisan 2013 Pazartesi

Orucu Bozan Yegane Unutkanlık

Şimdi efendim 7-8 yaşlarındayım. İlkokul ikiye gidiyorum. Ramazan gelmiş çatmış. Bizim mahallede de o zamanlar çocuklar arasında oruç tutmak pek moda. Böyle oruç tutan çocuk sanırsın yirmilerine girmiş, pek havalı, pek marifetli, pek bilgili-görgülü. Kısaca pek ile başlayan ne kadar sıfat varsa bünyesinde bu oruç tutan arkadaş barındırıyor. Anneler babalar şimdi ki gibi kızmıyor o zamanlar, oruç tutan çocuğa. Aksine aferin bilmem ne diyerek iyice yüreklendiriyor. Derken biz aramızda hep konuşuyoruz ne konuşması birbirimizi gambazlıyoruz;

-hiiiiiiiii gördün mü Ali küfür etti. aha aha orucu da bozuldu
- hiiiiiiiii görkem yalan söyledi. aha aha orucu da bozuldu
vb. şeklinde naralarımız da duyuluyor. O zamanlar yine böyle yaza geliyor oruçlar akşama kadar dışarıda top kovaladığımızdan dilimiz beş karış dışarıda, geberiyor da olsak orucumuzu tutuyor, oyunumuzu oynuyor ve tabi birbirimize din dersi veriyoruz. Demek ki o zamanlar yalan söylemek, küfür etmek, evde uyuyup ezan okunurken uyanmak ve türevleri orucu bozarmış, iyi birşey değilmiş.... sene 2013 olunca işler değişti biraz! diyerekten sosyal mesajımı da vererek devam edeyim...
Bizim mahallede kadınlar bir olur, erişte, yufka gibi hamur işleri yapar tüm ramazan boyu bunlar genelde sahurda tüketilirdi. bizim evde de bu malzemeler bulunurdu haliyle her ramazan. Odanın birinde yufka, erişte, duruyor. Veeee;
Öğrenmişiz ki, unutup yemek içmek orucu bozmuyor, günah değil ve hatta bu allahın kuluna armağanı.
Bir pazar günü sabah erkenden uyanıverdim. Oyalandım durdum yapacak birşey yok. Kardeşlerimizle sabah kavgasını da edip ulvi görevimizi yerine getirmişiz zaten. Malüm odaya girdim öylece aynanın önünde oynuyorum. o sıra aynanın önünde benden başka nesnelerin de olduğunu fark ettim. Bunlardan biri erişte idi. ohh mis başladım yemeye. bir, iki ,üç derken ben abarttım bir yandan yiyorum bir yandan aynada kendimi izliyorum. aramızda kalsın ilk o zaman gıcık olmuştum yemek yiyişime hiç güzel yemek yiyemiyordum... Derken o sıra şimşek çaktı, elektriklerin voltajı yükseldi, beynim salisede bilmem kaç kilometrede çalıştı
-"lan orucum ya ben eyvvaaaahhhhhhh!" ve bir saniye geçmeden hatırladım o cevher bilgiyi; "allah ikram etti bilmeden yiyince oruç bozulmaz" tabii o sıra ağzım erişte dolu mideme kadar tüm yemek borum erişte dolu ve ben halen yutmaya çalışıyorum bir yandan da bozulmadı, bozulmadı diyorum.... tabii bu gün bu bozulmadıya verdiğim yanıt net: 3 harf baş harfi "N"...
Aradan yıllar geçti ahanda otuzlarımdayım. Bu gün kendim için daha ziyade çevremdeki insanlar ve doğa için yegane bir karar verdim: "sigarayı bıraktım"... 2-3 saat içmedim. sonra ne olduysa bi tane yaktım. Sigara yarıya gelmiş "aaaa ben sigarayı bırakmıştım ya la" diyiverdim... ee tabii yedinde neyse yetmişinde de osun arkadaşım! Amaan bunu bilinçli içmedim sonuna geleyim nedir yani. derken ahanda akşam oldu ve benim paket bitti. Vatana millete hayırlı uğurlu olsun kardeşim. Ne sigarayı bırakırım, ne de bıraktığımı hatırlarım... Ne edem bu da benim kendime karşı riyakarlıklarımdan biri

28 Nisan 2013 Pazar

Alo Alo Alo .... N'haber













Aramadığı zaman mutlu olduğun kişi, işi düştüğünde arayan kişidir (NOKTA)

27 Nisan 2013 Cumartesi

Piçliğin Kaybolmuş Silüetinde

Hani kolun kanadın kırılır bazen
Hani buz tutar ellerin temmuz sıcağında
Hani penceresiz kalırsın
Haniler arttıkça attar hani hanende... Ve ne varsa ömründe ömrünü yakan güzellikten yana bölüştüğün, çeliştiklerin, acıtanlar ve attıkların.... Ne varsa ana avrat diye başladığın saymaya boğulmaya bile fırsat kalmadan tükürüğünle öldüğün....
Öyledir işte bazen piçliğin dayanılmaz yoksul silüetinde kaybolursun... İç çektikçe anlarsın ciğerlerinin yandığını, ah ettikçe fark edersin ciğerinde nefes namına bişey kalmadığını, önün arkan sağın solun her bi yanın puşt dolar... acıdıkça acırsın, kanadıkça da kanar.... çocukluğuna da, gençliğine de kısaca geçmişine de geleceine de sövmeler gelir içinden... Nasılda acırsın, nasılda sarılıp koruyup kollayasın gelir o geçmişte ki seniiii.... Ama bi bok yapamazsın günahı sevabı senindir bilirsin

26 Nisan 2013 Cuma

Yeterince Kazık Yememişin Katığıdır Umut

Fakirin ekmeğiymiş umut....
Her şey bitse de umut her şeymiş...
Umudunu kaybetmeymiş...
Umutmuş da umutmuş...

Umuttan yana yeterince kazık yemedinse, ağzının payını şöyle en okkalısından almadınsa, ağzına bi güzel sıçmadıysa bu mered, umut umut diye debelenir durursun...

Ben Her Bahar Umut damarımı yırtarım... Anlarım ki bahar gelmiş, ağzıma edilmiş etraf bok kokuyor, yedi cettime edilmiş haberim yok. O sıra anlarım ki, umut sırtı pek adamın işi... Ve sırtı pek adam, sırtı çıplak olana pompalayıp duruyor. "UMUT"

Boş iştir umut etmek, batalıkta çırpınmak, kimsenin sesini duymaması ve kimsenin seni görmemesidir...
Bir hayal dünyasıdır aslında... Bazen geçmişin intikamı bazense, geleceğin en naifinden seni çırılçıplak edip dövmesidir.
Kısaca;
"Umut ettik çünkü elimizde başka bi bok yoktu"
Ve işte bundan sebep;
-Açlık kaç gün sürer baba
-40 gün oğul
-40 gün sonra zengin olur muyuz?
-Yok oğul alışırız

19 Nisan 2013 Cuma

Tırnak İçinde 3

Farkındayım. Nicedir unuttun, hatırlatmak lazım gelir, sabırla ve inatla;

"İnsandır insan insanda aslolan!!!"




17 Nisan 2013 Çarşamba

Biri, Sorumsuz- Suçlu- Psikopat Bireyler yetiştirmek mi Dedi?

Uzun zamandır Üstün Dökmen adıyla her bi yerde karşıma çıkan on iki madde var. Esasında bu on iki madde, ABD Houston Polis Departmanı'nın hazırldığı bu maddeler el ilanı olarak da halka dağıtılmış. Sınra muhtemelen Üstün Hoca, programlarda vb. bahsetti bizde benimseyip kendisine atfettik gibi geliyor. 
Aslında nereden geldiği, neyle, nasıl geldiği mühim değil. Aslolan bence çocukerkil toplum olmamızın sonuçlarını belirtmesi hatta suratıma bir güzel kallafi bi yumruk atması....
Anneler, babalar, anne-baba olmak isteyenler, öğretmenler, bakıcılar, dadılar, komşular, ablalar teyzeler buyrun bakın neler var:

1) Bebeklikten çocuğunuza istediği her şeyi vermeye başlayın. Böylece çocuğunuz, büyüdüğü zaman, dünyanın ona geçim ve yaşam borçlu olduğunu düşünecektir.

2) Kötü sözler kullanmaya başladığı zaman gülün. Böylece kendisinin şirin olduğunu düşünecektir.

3) Ona kendini geliştirmek için hiçbir bilgi ve alan sunmayın. Ondan sonra, 21 yaşına gelince “hadi kendi kararlarını kendin ver” deyin.

4) Sakın “hatalı” kelimesini kullanmayın. Aman, sonra ileride suçluluk duygusu filan geliştirebilir. Böylece çocuğunuz ileri hayatında, tutuklandığı zaman, toplumun hep ona “karşı” olduğunu ve haksız yere yargılandığını düşünmesini öğrenecektir.

5) Yere attığı her şeyi arkasından siz toparlayın. Onun için her şeyi siz yapın ki suçu başkalarına atmak konusunda ustalaşsın.

6) Komşulara, öğretmenlere ve polislere karşı hep onun tarafını tutun. Unutmayın, hepsi çocuğunuza karşı “ön yargılı”.

7) Çocuğunuzun önünde bol miktarda tartışın. Böylece, aileniz bir gün parçalandığında üzülmez.

8) Çocuğunuza istediği kadar harcaması için para verin. Para kazanmanın ne olduğunu öğrenmesine izin vermeyin.

9) Yemek, içecek ve konfor konusunda her ihtiyacını karşılayın. Onun her türlü arzusunu tatmin edin. Böylece kendi istemlerine ulaşmak için uğraşması gerektiğini hiç öğrenmesin.

10) Eline geçirebildiği her basılı kaynağı ve her türlü müziği dinlemesine izin verin. Bir yandan zihni çöple beslenirken, siz çatal bıçaklarının ve kullandığı bardakların temiz olmasına dikkat edin.

11) Başı gerçek bir belaya girdiği zaman, kendinizden şu sözleri söyleyerek özür dilemeyi unutmayın: “Onunla zaten hiçbir zaman ne yapacağımı bilemedim.”

12) Kendinizi üzüntü dolu bir hayata hazırlayın. Büyük ihtimalle yaşayacaksınız.
Anlaşılacağı üzere (Ç)alıntı

15 Nisan 2013 Pazartesi

Çıldırıyorum Şaşırıyorum Sabredemiyorum İşte Ne Var?

Biraz egoistim sanırım...
Hatırıma geliyor aniden ve gitmek bilmiyorum aynı düşünce... Kızmıyor değilim hatta utanıyorum galiba en çok... Biraz şaşırıyorum kendime, anlamsızlaşıyorum, daralıyorum garip oluyorum işte nihayetinde. Ama inatla hep o gıcık kemiren düşünceden kaçamıyorum birden bire beliveriyor, korku filmlerinden fırlamış gibi fısıldayıp gidiyor. Gidiyor gitmesine de sözleri yankı yapıp duruyor uzaklaşmıyor bir türlü; "hep hak etmeyenlere verilir".

İlahi adalete inanırım ve yaşananların mutlak hak edilenler olduğuna. İyisiyle kötüsüyle, doğrusuyla yanlışıyla, güzeli kötüsüyle ve acısıyla tatlısıyla. Ha tabi ki bazen kızmıyor değilim "ben bunu hak edecek ne yaptım" diyorum elbet. Lakin önünde sonunda bir bahane buluyorum kendimce. İyi hoş amma ve lakin iki şeyi bir tülü anlayamıyorum sanırım. Sanırım diyorum zira, bazen anladığımı düşünüyorum ve düşünce çoğunlukla kısa bir süre sonra kaybolabiliyor. Misal para olayını anlamadım. Böyle gösteriş meraklıları, inançlı olmasına rağmen sadakadan-zekattan bihaber kimseler, abuk yerlerde kendilerini perişan etmek gibi bir manyaklıkları olan kimseler de pek bol oluyor bu mered. Bundan sonra ruh halim yerindeyse bunların sınavı ladını çakıveriyorum. Ama o gün bu gün değil arkadaşım yani şu an değil. Şimdi isyan vakti izin ver doya doya yaşayım isyanımı.... Bir diğeri de çocuk. Yahu arkadaşım ben mi yanlış anladım bu çocuk olayını, birilerinde mi bi sorun mevcut çözemedim. Ne bileyim çocuğun varsa ayrı bir vicdan, ayrı bir sorumluluk, ayrı bir bilinç geliverir sana. Hani ben öyle olurum işte. Çoğu kişi de böyle. Ne var ki herkes değil buna gıcık oluyorum. kadir kıymet bilmeyen anne oluyor çıldırıyorum işte ne var?

11 Nisan 2013 Perşembe

Tırnak İçinde 2

Sürünün ezici çoğunluğu altında ezilmektense, kurt tarafından kapılmak daha onurludur


Tırnak İçinde

ne bileyim mesela daha iyidir; kurda kuşa yem olmak, "çakallara" yem olmaktan...