Bilmem kaç hafta öncesinde başlayıp son üç haftadır inatla biletini satmaya çalıştığımız oyunun adı.
Sinop'ta bir tiyatro salonu yok hoş, esasında gerçek mana da profesyonel manada bu işi yapanda yok. Sinop'ta sinema da yok. Buraya ilk geldiğimde 20-30 kişilik bir sinema salonu olduğunu vizyondan çoktan kalkmış olan filmlerden birinin gösterildiğini söyleyenler olmuştu ancak Kurtlar Vadisi ile Said Nursi'nin hayatını anlatan iki film haricinde başka film afişi görmedim bir yıl içinde...
Hal böyleyken zaman zaman dernek, sendika gibi kurumlar tiyatro getirmeye kalkışıyor taa Ankara'dan veya İstanbul'dan. Gel gör ki bilet satana kadar türlü dereden türlü su getiriyorsun.

Geçen hafta Okan, Metin Uca ve Nedim Şaban'ı konuk etti programa. nasıl heyecanla bekledim. Araya Ece Vahapoğlu'da girdi. Pek hatırlamıyorum sanırım Vahapoğlu bir kitap çıkarmış konusu sağlıklı yaşam olan ondan ve bir beyden bahsettiler. Programın bu bölümüyle ilgili tek hatırladığım bu. Son konuk Nedim Şaban'dı o akşam. Her zaman ki Nedim Şaban işte! İlgilisinden gayrısının pek seyretmeyi planlayacağı türden olmayan bir olağanlıkla program devam ediyordu. Bence gayette zevkliydi. Hele hele Onca Yoksulluk Varken adlı oyunu güzel güzel anlatırken heyecan doruk yapıyordu. İlk duyduğumdan beri konusu beni benden alan oyun, bir nevi, tabir-i caizse amme hizmeti niteliğinde ekşi sözlük yazarlarına ücretsiz perdelerini açmış, geçenlerde de blog yazarlarına aynı güzelliği yapmıştır (ki bence bu devirde böyle bir eylem tiyatronun aşkla yapılan bir iş olduğunun göstergelerindendir) Program böyle tadından yenmez halde devam ederken Balıkesir'den bir bayan aradı. Aynı bizim Sinop gibi yakınmaya başladı vay oyun yokmuş, vay gelmiyormuş, vay o vay bu... Hani hatunumuzu duysan acır bu sanatsever toplum adına, başta balıkesir olmak üzere yurdumun dört bir yanını kültür merkezleriyle donatırsın. Tabii sonra çoookkk pişman olursun ayrı konu. Zira boş teneke ses çıkarır deyişini bizzat acı bir halde yaşamış ve de öğrenmiş olursun. Tıpkı bizim Sinop hüsranına dönüşür. Yaaa o kadın konuşuyor ya, yemin ederim nasıl debeleniyorum. Hazır bir riyakar daha bulmuşum ve buna insanların karşısında bağıra bağıra kusayım diyorum gel gör telefon arama yapmıyor. Sigara üstüne sigara yakıyorum. Sinirden geberiyorum. Çünkü insanları aptal yerine koyan yalancı riyakarlara dayanamıyorum. İşte böyle anlarda da gecenin diğer süper konuğu Metin Uca gibilere aşık oluveriyorum. Zira böyleleri, hem çok güzel böyle bağıra bağıra küfür ediyor, hem de kimse fark etmiyor!!!
Sene 2008 üniversitedeyim. Bir gün drama hocamız Burcu Salihoğlu bize ödev verdi. Şehir tiyatrolarında oynanan bir oyuna gidecek, seyredecek ve bununla ilgili bir rapor hazırlayacaktık. O zamanlar öğrenci bileti 3.5 Tl idi. Bayram tatili olma sebebiyle ben annemlere geçmiştim hem umutluydum. Lan bu güzelim bir bayram! benim de tornacılıktan emekli olup, öğrenciliğe geçiş yaptığımı bilmeyen kalmadı bana harçlık veren olur bende almam yan cebe koy şeklinde parayı alır. Avrupa Yakası'na geçince oyuna gider ödevi de yapardım, annemlere dönmeme de gerek kalmazdı bayramdan sonra vizeler başlayacaktı kızları çağırır sınav konularını anlatırdım böylece sözümde durmuş olurdum (ne hikmetse benim evim ve telefonum sınav zamanları pek bi şenlenirdi) Umduğum olmadı ne annemde para vardı, ne de eve gelende. Zaten parası olan da tatile gitmişti. Haspamlar guya bir de özel üniversitedeyim ya benim banka falan soyduğumu sanıyorlar herhal pek çoğunun bakışı bile değişmişti. neyse ben yanıyorum yıkılıyorum para bulamıyorum. Annemlerden ayrılıp kendi evime döneceğim gün teyzem 10 lira verdi. Para parayı çeker misali part tıme çalıştığım yer aradı. Acil gel iki haftalık iş var diye sevine sevine bir yandan da söve söve (neden bayramda beni kabul etmediniz diye) gittim böylece tiyatro bilet paramı da, akbili aylık dolduracak parayı da bulmuş oldum.
Evet o gün tüyatroya gittim. Ve hatta diyebilirim ki; kendi seçimimle gittiğim ilk oyundu "Kırmızı Pazartesi" o gün bu gündür de ya öğrenciyim diye aldığım indirimli biletle ya da bir şekilde yukarda da anlattığım gibi kaynayarak (e emekli tornacıyım kaynakta işimizdendir di mi ;))oyun görürüm. İstanbul'da ücretsiz oyun seyretmek vicdanın kabul etse bile biraz zordu yalan yok! Çünkıü resmen hırsızlık yapmış oluyorsun ama burada kinin aksine kültür hizmet organizasyonu yapan kurumlar çok olduğu için öyle ya da böyle pahalı olan oyunlara girerdik. Hem ücretsiz oyunlarında sayısı az değildi. Bir tek geçen yıl Yunus Emre'de adını yazmak istemediğim bir oyuna girmek için iki saate yakın beklememe rağmen kapı dışarı oldumdu onu unutamam ve hatırlayınca üzülürüm o kadar. Ama gurur yapmayıp doğruyu söylesem beni kovarlar mıydı? bilmiyorum...

İşte o Balıkesir'den arayan kadın biraz da bunları hatırlattı. Yani ne bileyim ödevim var bana bi sigara parası ver deseydim birine ve o kadar kadere küfretmeden gitseydim oyuna ne olurdu? Sanırım hep o Yunus Emre'de ki kız olarak kalmazdım. İnsanlara emek hırsızlığı yapın diyemem meydanlarda, buna gerçekten karşıyım ama daha da karşı olduğum riyakarca bahaneler uydurmak
Not: ben bu satırları yazarken, Seninle Evlenir miyim biletleri 86 adet satıldı ve oyuna son 48 saat var. Adım gibi biliyorum 50 saat sonra "Ama Sinop'ta ... Diye başlayan bir sürü bahane cümlesi duyacağım. Ve yemin ederim bir gün gelecek bunların hepsinin suratına öyle bir kusacağım ki şahs-ı muhteşem riyakarlar ortalıkta su bulamayacak o pis suratlarını temizlemek için
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder